<< Geri
Kamuoyuna Açıklama
10/02/2017
KAMUOYUNA AÇIKLAMA
10 Şubat 2017
Son günlerde Türkiye’de yaşanan olaylar, ülkemizin geleceği açısından endişe verici ve gitgide korkutucu bir boyut kazanmıştır.
Bunun temelinde OHAL KHK'lerinin öz amaçlarını aşarak tüm muhalif unsurları sindirme aracı haline getirilmesi yatmaktadır. Ne yazık ki, Anayasa Mahkemesi de son kararı ile böyle bir aracın oluşmasına katkıda bulunmuştur. Oysa Anayasa Mahkemesi, yıllardır süregelen içtihadı ile, OHAL KHK’lerinin öz amacını aşmasını engellemişti. Şimdi ise aynı Mahkeme, bu kararnamelerle, Anayasa’nın öngördüğü yetkilerin dışına çıkılarak temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilmesine, insanların bu yoldan korkuyla sindirilmesine adeta seyirci kalmaktadır.
Öte yandan temel görevleri üniversite özerkliğini korumak olan rektörlerden bazıları, bu görevlerini unutarak hiçbir somut neden gösterilmeksizin OHAL kararnameleriyle öğretim üyelerinin üniversiteden ihraç edilmesine imkân hazırlamaktadırlar.
Danıştay’ın ünlü İçtihatları Birleştirme kararı ile artık tarihe karışmış olan ve Sıkıyönetim Kanunu’nda bile izi kalmayan uygulamaların çok daha vahimi, günümüzün OHAL KHK’leri ile yeniden canlandırılmış durumdadır. İnsanların görevlerine son verilmekle yetinilmiyor; adeta katmerli bir ceza uygulanarak pasaportları iptal ediliyor, anayasal hakları olan sosyal güvenceleri kırpılıyor, görevlerine son verilenlerin başka iş bulma imkânları ellerinden alınıyor, özel sektörde iş bulanların dahi SGK girişleri engellenerek insanlar adeta sivil ölüme mahkûm ediliyor. Barolara kayıt yaptırabilecek olanların bu imkânlarına bile müdahale ediliyor. Bütün bunlar ilgililerin savunması alınmadan, onlara yargıya başvurma olanağı bile tanınmadan yapılıyor.
Üniversitelerin içinin boşaltılması, yalnızca üniversite mensuplarının çalışma hakları ve akademik özgürlükleriyle ilgili bir konu değildir. Aynı zamanda öğrencilerin eleştirel, özgür ve nitelikli öğrenim hakkından, bağımsız düşünme yeteneğinden yoksun bırakılmaları anlamına gelmekte; üniversiteler ağır bir darbe almaktadır.
Bugün Türkiye’de OHAL KHK’si çıkarılabilmesinin sebebi, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ilan edilen olağanüstü hâldir. Bu nedenle OHAL KHK’leriyle yapılan düzenlemelerin olağanüstü hâlin ilân ediliş sebebiyle bir ilgisinin olması gerekir. Hukuk devletinde, hukukun evrensel ilkeleri uyarınca, olağanüstü hallerde alınacak tedbirlerin olağanüstü halin gerektirdiği ölçü ve sınırlar içinde kalması gerekir. Bu, insan onuruna duyulması gereken saygının da gereğidir.
Anayasa hukukçularından örnek vermek gerekirse, Marmara Üniversitesi’nden Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu’nun, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden Doç. Dr. Murat Sevinç’in ve Dr. Dinçer Demirkent’in, eski bir Anayasa Hukuku öğretim elemanı ve KHP internet sayfasının da maddi ve manevi destekçisi olan Prof. Dr. Öget Öktem’in, YTÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nden Dr. Ece Öztan’ın “Fetullahçı Terör Örgütü”ne veya herhangi bir terör örgütüne “üyeliği, mensubiyeti ve iltisakı yahut bunlarla irtibatı” olduğu iddiası gülünç, acıklı ve inandırıcılıktan yoksun bir iddiadır.
Üniversitelerimizin yılların emek ve birikimi ile yetiştirdiği öğretim üyelerine uygulanan bu işlemler, bir ülkenin yüksek öğrenimine verilebilecek en büyük zarardır. Bu yanlış yoldan bir an önce dönülmesi en içten dileğimizdir. Bu dileğimizin üniversiteyi savunan, akademik özgürlük ve hukuka saygı duyan, bu ilkelere bağlı olan tüm öğretim elamanlarının sesi olduğuna inanıyoruz.
Prof. Dr. Cem Eroğul
Prof. Dr. Fazıl Sağlam
Prof. Dr. Kemal Gözler
Prof. Dr. Naz Çavuşoğlu
Prof. Dr. Rona Aybay
Prof. Dr. Ülkü Azrak