Bülent Tanör’e ağıt
Rona Serozan
Kişinin bir türlü kabullenemediği, inanamadığı, adeta “isyan edilesi bir olay”dı, adaletsiz bir ölümdü Bülent’in gözlerini temelli kapaması. Yaşam böylesine güzel bir insanı bu kadar erken terk etmemeliydi.
Dolu dolu geçen altmış iki yıla sığdırdıklarını, gerisinde bıraktıklarını, çoğu kişi bu sürenin birkaç katında üretemezdi. Ürünleriyle ve anılarıyla nice altmış iki yıllar boyu yaşayacaktır.
Bilim insanı özelliğinden başlayalım: Titiz araştırmacılığı ve yoğun üreticiliği benzersizdi. Olağanüstü çalışma disiplini ve parlak diyalektik zekası ortaya çok sayıda ve özgün “gerçek anlamıyla tezler” çıkarmıştır. Aynı zamanda parlak bir yazardı da; Türkçe’yi büyük bir ustalıkla kullanırdı. Bütün bilimsel çalışmalarında bilim etiğine asla toz kondurmadı. Her zaman kolayın yerine zoru yeğledi; iğneyle kuyu kazdı; lokmaları aslanın ağzından kopardı.
Hukukçu özelliğine bakalım: Her zaman keyfiliğin ve haksızlığın karşısında, her zaman haklıdan yana tavır alırdı Bülent. Gelişmiş hakkaniyet duygusuyla, yaşamı boyunca yalnız kendi haklarının değil, başkalarının haklarının da yılmaz savunucusu oldu.
Hocalığına gelince: Öğrencilerinin gönlüne taht kurmuştu. İçtenliği, alçakgönüllülüğü ve parlak diksiyonu derslerini öylesine çekici kılmıştı ki öğrencileri bu dersleri iple çeker olmuştu. Karşıt görüşlere karşı anlayışlı, hoşgörülü yaklaşımı en keskin muhaliflerini bile yakın izleyicisi konumuna getirmişti.
Bülent çok usta bir pedagogdu. Tüm öğrencilerini, sorgulayan, kuşkulanan, tartışan kişiler olarak yetiştirmiştir.
Demokrat kişiliği özel olarak vurgulanmalı: Hoşlanmadığı, hatta karşı çıktığı görüşleri sonuna kadar dinlemekten ve onları tartışmaktan büyük zevk alırdı. Ülkede özgürlükçü demokrasinin tüm oyun kurallarıyla işlerliği için harcadığı çaba asla unutulamaz.
Sanatçı özelliğine bakalım: Yalnız düşün dünyasının, doğruların, bilimsel gerçeklerin insanı değil, aynı zamanda güzelliklerin insanıydı da Bülent. Tüm güzel sanatların, özellikle de klasik müziğin tutkunuydu. Müzeler, sergiler ve konser salonları kendilerinden vazgeçilmez mekanlar olmuştur Bülent için.
Hümanist özelliği aslında onun en belirgin özelliğiydi. Gerçekten de insan sevgisi, güçsüzlerden yana insancıl yaklaşımı, arkadaş canlılığı, doğa tutkusu, hayvan ve bitki sevgisi Bülent’in belki de en etkileyici özelliğiydi.
“Devrim” ise Bülent’in adeta ikinci adıydı. Emekten yana, özgürlükçü, demokratik, hakça bir düzen için nice değerini gözden çıkardı. Bunu da hiçbir zaman “mağduriyet edebiyatı” konusu yapmadı; hatta anmadı bile. Devrimcilik onun gözünde insan sıfatını taşıyanın doğal misyonuydu, insanın doğasının bütünleyici parçasıydı.
Savaşımcılık azmi de benzersizdi Bülent’in. Haksızlıklara karşı yürekli, yiğit bir savaşım verdi. Değerini takdir etmeyen ve onu Beyazıt’tan koparan Üniversite’deki güçlere karşı da inanılmaz bir direnç gösterdi. Bülent’in bu direnişini kırmak için olmayacak çabalar harcayanlar oldu. Ama Bülent asla yılmadı. Başı dik, onurlu bir yürüyüşle ayrıldı Beyazıt’tan.
Bülent gönül alemi çok zengin insan olma özelliği ile de derin iz bırakmıştır. O, en başta dostluğuyla, özverili ve paylaşımcı gönül zenginliğiyle unutulmayacaktır. Bu pırıl pırıl insanın yolculuk, spor ve sofra arkadaşlığı kime nasip olduysa ne mutlu ona!
Bülent ömrü boyunca aile, dost, meslektaş, öğrenci çevresine ışık saçtı. Aydınlık içinde yatsın. Ailesi, dostları, meslektaşları, öğrencileri ve kendisinden feyiz almış nice insan anısını daha nice altmış iki yıllar yaşatacaklardır.
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi